13 Temmuz 2009 Pazartesi

Siirimizin Tarih Yolculugu

Türkler Orta Asya'da ozanların kopuz eşliğinde söyledikleri destanî dönemlerden sonra hemen daima komşuluk yaptıkları medeniyetlerin etkisinde kalarak şiir yazmışlardır.

Hece vezniyle ve yarım kafiyeli dörtlükler halinde kaleme alınan en eski ve saf Türk şiirinden sonra Türk insanının estetik zevkini tam altı yüz yıl boyunca, Arap ve Fars şiirinin etkisinde gelişen Divan şiiri temsil etmiştir. Kendine özgü sanat anlayışı ve nazım şekilleriyle mücerret konuları müşahhas örneklerden yola çıkarak anlatan ve fevkalade manzumeler ortaya koyan bu anlayış İslam medeniyeti dairesinde gelişmiş ve bütün ortaçağ şiirleri gibi duyguların ağır bastığı rahmanî bir edebiyatı dillendirmişti. Aruz vezniyle yazılıyordu ve nazım birimi zengin kafiyeli beyitler idi. Kuralları vardı; belli sanat anlayışıyla hareket etmek zorundaydı. Bu kadar sınırlamaya rağmen o eski şairler bu edebiyat sayesinde muhteşem eserler ortaya koydular, yüksek medeniyetlerinin gereği olan sözleri başarıyla söylediler. Onları başarılı kılan şey, aslında ait oldukları medeniyetin zenginliğiydi. Bilim ve sanatın fevkalade üst düzeyde millî örneklerle kendini gösterdiği ilk dönemlerde (Fatih'ten Kanuni'ye kadar) klasikleşen yapı, yüzyıllar akarken toplumun aynası olacak bir edebiyatı ortaya koymuştu. Aynı zaman süresince, okur yazar muhitlerin ve münevver sınıfın uzağında da bir halk şiiri ve tekke şiiri kendi mecralarında akmaya devam ederek onun mütemmim cüzü olan bir medeniyete ruh verdiler, renk kattılar.

XIX. yüzyılda Batı medeniyeti etkisinde gelişen Tanzimat şiiri toplum eksenli bir söyleme sahip olup vezin, kafiye ve şekillerde fazla bir değişme olmamasına karşın şiirin muhtevasında duyguların yerini düşünce almıştı. Artık şairler kadar edib ve muharrirler de önemliydi ve toplumsal olan her şey edebiyatın, şiirin içine girmekteydi. Ardından gelen Servet-i Fünun akımı mânâ ve ruh bakımından Tanzimat'ın geliştirdiği fikirlere mutabakat göstermekle birlikte klasik şiirin nazım şekillerini Batı tarzı formlarla (sone, terzarima, rondo, triyole vb.) değiştirdi ve daha da ileri giderek güzel sanatların diğer dalları olan musıkî ile resmi şiire soktu (Şiir sözcüklerle yapılmış bir resimdir . Cenap Şahabettin). Servet-i Fünun döneminde, yüzyıllardır tatbik edile gelen nazım şekilleri ve türler edebiyat dışı kalmıştı.

İskender PALA

DEVAMI>>>

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınız Türkçe yazım kurallarına uygun olduğu için;hakaret içermediği için teşekkürler

Add to Technorati Favorites