Bakıyorum da heryerde bir Ayşe Arman dır gidiyor.Yok efendim ''Flaşş'',yok efendim ''şok''.O site senin bu site benim geziyor hanımın ismi.Peki ne yapmış bu hatun kişi?Mazbut mahallelere mini etekle,mazbut olmayan yerlere de başörtüsüyle girmiş(miş).Haşema giyip denize girmiş(miş).Ne kadar sıkıldığından,zorluklarından bahsetmiş.Bu da yetmemiş laf altından dalga geçmiş.(bknz:Ben bir Ninja Kaplumbağa'yım!)Giymiş mini eteğini mazbut mahallelerde gezinmiş.Biri bağırmış ''pislik'' diye.Ve sonuç mahalle baskısı.Bakın ''Ben demiştim''e getiriyor olayı.Mazbut olmayan mahallede de başörtülü geziyor ama kimse bir şey demiyor.Vay be işte medeniyet.
Yazacak ve söyleyecek fazla söz bulamıyorum ancak bence bu olay hanımefendinin popülarite arttırma yöntemlerinden biri olsa gerek.İyi niyet sezmediğim bir davranış.Ve şimdi olduğundan daha fazla okunuyordur yazıları.Ama niye diye bir soru geliyor insanın aklına;niye toplumun hiç ilgilenmediği,kendi halinde hiç sorun etmeden yaşadığı bir konuyu ,bir hassasiyeti kaşıma gereği duydunuz?Amaç bir sorunu ortaya çıkarma,çekilen sıkıntıları gösterme olsaydı anlaşılır bir durum olabilirdi ama yazıları okuduğunuz da göreceksiniz ki hiç te öyle değil.Ve tam anlamıyla bir ötekileştirme çabası.Ve bu paragrafın başında da söylediğim gibi hanımefendi popülaritesini arttırdı.Gerisi ne olur bilmiyorum.
Bir de bu konuyla ilgili iki köşe yazısı okudum ve hoşuma gitti onları da paylaşmadan olmaz.İlki Nihal Bengisu KARACA'dan :
Kamusal alana da bekleriz Ayşe Hanım...
NİHAT Odabaşı'dan almış talkını... Odabaşı demiş ki, soyunmak bir şey mi, sen asıl örtün de gör memleketteki zulmü. Ayşe Arman'ın aklına yatmış, hatta bir ampul yanmış kafasının üstünde... Evet, evet, bunu yapmalıyım olmuş... "O herkesin diline düşmüş, milleti de birbirine düşürmüş 'bez parçasını' kafama bağlayıp, şehr-i İstanbul'da bir o semte, bir bu semte gidecektim" diyor...
Yazı boyunca başörtülü halini defaatle sıkıldım, büzüldüm, ışığım söndü, ay çok yorucu gibi ifadelerle tarif ediyor. Bunlar Ayşe Arman'dan bekleyebileceğimiz şeyler. Ayşe, her fırsatta bakılmaktan ne kadar mutlu olduğunu söyleyen bir kadın. Giyimiyle, dekoltesiyle, saçıyla başıyla, neşesiyle yarattığı bir ambians üzerinden güzel olabilen bir kadının tesettüre girmesi bu ambiansı doğal olarak bozar, o kadının bu duruma sinir olması da doğaldır. Bu işe ne kadar bozulduğunu açık açık söylemesi, Ayşe'nin açık sözlülüğüne ve sevimliliğine puan bile kazandırabilir. Pekâlâ, "Aaa bana hâlâ bakıyorlar, demek ki hâlâ güzelim, demek ki başörtüsünün hiçbir etkisi yok, demek ki kadınlar kendisini kandırıyor, çözdüm ben bu işi, yaşasın!" da yapabilirdi, bu da beklenirdi.
Fakat açık sözlülüğün de bir sınırı var, kaldı ki bu açık sözlülük dediğimiz şey kötü niyeti de örtebilecek genişlikte bir yorgan değil, Ayşe öyle sanıyor, ama değil. Tesettürlü olma durumunu kâh "zavallı gibi görünmekle" kâh "komiklik ve saçmalıkla" ilintilendirmenin açık sözlülük ile ilgisi yok, sorumsuzlukla ilgisi var. Ben de kalkıp "Kırk yaşına basmadan çıplak fotoğraf çektirmeliyim" türü bir dürtüyü "zavallıca" ve saçma bulabilirim, buluyorum da nitekim, ama bunu bu şekilde ifade etmekten çekinmiş, nezaketsizlik olacağını düşünmüştüm şimdiye kadar. Ahan da şimdi ifade ettim. İyi mi oldu?
İkincisi de Ayhan KISKAÇ'tan:
Ayşe Arman çıplaklar kampına gidebilecek mi?
Gündeme Ayşe Arman inanılmaz bir şekilde damgasını vurdu.
Küllenmiş unutulmaya yüz tutan "içimizdeki sancıyı" bir kez daha yüzümüze şamar gibi indirerek hemde.
Kabul edelim ya da etmeyelim gazeteciliğin felsefesinden bakılınca ciddi bir başarı.
Kendi penceremden “düşünülmeyeni yapma cesareti”...
Kıskanılan ve keşke diyen çok kişi var gazetecilerin arasında.
Öncelikle...
Soyunup, cesaretli pozlarla ile kendinden konuşturan, daha sonra ise Fatih Çarşamba’ya mini etekle giren o yapıyı eleştirenler, Nişantaşı’nın tesettürlüsüne de tepki koymuşlardı.
Hele otelde “Haşema” giyen Arman’ın yaptıklarını eleştiren. Okuyucu, yorumcu izleyici ve yazar
Kaç kişi fikir beyan etmedi ki bu konuda.
Gündem olabilmek gündeme ismini yazdırmaktan öte gitmeyen bir hareket olarak mı kaldı dersiniz?
Hayır bence aksine toplumun kanayan en önemli yarası yine önümüze geldi ve biz yine çaresiz seyrediyoruz.
Ayşe Arman bundan sonra ne yapmalı peki?
2 yorum:
nihal bengisunun yazısını sayende okudum gerçekten iyi bir sosyolojik tahlil olmuş
yer vermen güzel yüreğine sağlık
Rica ederim.Bir faydam olduysa ne mutlu...
Yorum Gönder
Yorumlarınız Türkçe yazım kurallarına uygun olduğu için;hakaret içermediği için teşekkürler