Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık.
Alıp başımızı sana gelmek istiyoruz,
Sana gelmek orada kalmak istiyoruz.
Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz.
Başımızın okşanmasını, gözyaşımızın silinmesini, kolumuza girilmesini istiyoruz.
Yagmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz.
Rüzgarın sesini, ırmağın sesini;
Dağların dağ, denizlerin deniz, kadınların kadin, çocukların çocuk, Erkeklerin erkek, ekmeğin ekmek oldugu bir dünyayi yeniden isterken Seni istiyoruz aslinda bunu söyleyemiyoruz.
Her yer gece çok gece,
Ve biz meleklerini istiyoruz Rabbim!
Çok yenildik yetmez mi ?
Bir bankanın önünde, bir koltuğun altında, bir ziyafetin ortasinda, bir günahin tenhasinda
Büyütüp durduk siyahı.
Gece gece gece,
Her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzüne
Her yalanı yüz şeytan tasiyor olabilir mi? Bilmiyoruz.
Çünkü bilincimiz içerken binlerce yılın karmaşık şurubunu, Kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek ve gülümsemekle meşgulüz şu an.
Sonra oturup düşüneceğiz bütün bu olanları.
Yusuf'u düşüneceğiz, Yakup'u, Musay'ı İsa'yı düşüneceğiz.
Nuhu ve öbürlerini
Ve Efendimizi Efendimizi...
Kuyular kuyular kuyular kazdık
Bir nefes üflemen için yeryüzü bataklığında sazdık.
Kestik kendimizi deldik, yaktik.
Sonra sana değil dünyaya aktık.
Dünya ki mescittir biz onu otel yapmışız.
Kalktık ki yenilmişiz, degişmisiz, azmışız.
Bir sızı kalmış içimizde baska sey yok.
Bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız.
Bir çocuk oyuncağını alamamış
Bir kız sevdiğini saramamış.
Bir anne yıllardır kolları açık bekliyor oğlunu,
Bir adam paramparça bir çift göz için.
Biri ekmek götürememiş evine birisi aşk.
Birimiz dünyayı kurtaracak.
Birimiz yarını...
Birimizin aklı tutuşmuş yanıyor,
Birimiz bomboş kalbine bakıp birini anıyor.
Birimiz ayrılığın ilk günü gibi her akşam kanıyor.
Birimiz kıyametin koptuğuna inanıyor.
Birimiz çekip gitmiş yeryüzünden ellerini hala açık sanıyor.
Geldik işte bunlar ellerimiz.
Açılmış bak bilirsin ne diye ?
Ki bilirsin biz bu ellerle neler işledik ?
Burası dünya,
Şu biziz,
Bunlar da ellerimiz.
Öyle açık, öyle acemii öyle boş.
Öyle mahcup, öyle dalgın, öyle bos, Öyle boş.
Senin degil miyiz hepimiz?
Senin degil mi her şey ?
Alırsın kime ne, verirsin kime ne ?
Ve bu açtığımız eller senin degil mi ?
Senin degil miyiz hepimiz Rabbim ?
Bir yıldız, bir ağaç, bir buğday tanesi kadar....
Kimsesiziz kime gidelim ?
Yaralarımız var kime...
Sıcak bir şey arıyoruz kime,
Merhamet istiyoruz kime,
Bağışlanmak istiyoruz kime gidelim ?
Sorumuz ve cevabımız sen değil misin ?
Yorgunuz, kaybetmişiz, dalgınız, kırgınız, küsmüşüz...
Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde kime gidelim ?
Çok yürüdük yollar kayboldu,
Yol olduk sana geldik.
Ne getirdin deme bize,
senden baska neyimiz varsa o bizim yokumuzdur...
Geldik iste bunlar ellerimiz,
Bunlarda ellerimizin büyük boşluğu.
Beş duygum harab, altı yönüm harab,
On parmağımda on acı Ya Rab !
Denize dalan bir testi nasil tahammül etsin suya.
Fırlattın beni dünyaya.
Yeniden al kucağına, çağır beni yeniden.
Bu saman çöpünü kasırgada bırakma.
Büyük bir kapının önünde bir karınca vurmuş kapıyı bekliyor.
Kapı açılacak yoksa niye var?
Rahmet örtecek günahı.
Geride kalacak gazabın adımları.
Duyulacak büyük bahçenin o büyük sarkıları.
Sunulan şarabı çekinmeden içeceğiz.
Görüneceksin durmadan kendimizden geçeceğiz.
Görüneceksin her şeyimizle sana göçeceğiz.
Başımız yerde,
Açtık elimizi sevgilinle birlikte.
Bize bak, çekip çıkalım uçurumlardan.
Bize bak çıkalım dünyanın bütün kulluklarından.
Parçansak al bizi bir daha ayırma evinde uyuyalım.
Yabancıysak dost ol bize, senden ayrılmayalım.
Elimiz açık başımız ve ruhumuz secdede durmus bekliyoruz..
Sevdiklerin aşkına, sevenlerin aşkına...
İnşirah inşirah inşirah...
Ayetin degil miyiz senin Ya Allah... !
-Mevlana İdris ZENGİN-
KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN !!!
.Ellerimizin Büyük Boşluğu
2 yorum:
harika bir kandil kutlamısı olmuş, daha yeni gördüm ama teşekkür etmek istedim saygılar.
off road>>> ben teşekkür ederim.Beğendiğinize sevindim.Saygılar :)
Yorum Gönder
Yorumlarınız Türkçe yazım kurallarına uygun olduğu için;hakaret içermediği için teşekkürler