9 Temmuz 2009 Perşembe

Manzume ve Şiir


Bugün şiir için "kuvvetli heyecanlar ve yoğun duygularla örülü söz" veya "muhatabını bulunduğu ruh halinden başka bir ruh haline götürebilen söz" gibi tanımlar yapılmaktadır. Hatırlayalım ki eskiden şiir için "mevzun u mukaffa söz" denilirdi.

Bu iki tanım arasında bizce, akla takılan bazı sorular vardır. Mesela klasik şiir geleneğinin sürdüğü eski yüzyıllar boyunca her vezinli ve kafiyeli söz hakikaten şiir olabiliyor muydu? Her şiirde mutlaka iyi bir nazm özelliği (kafiye ve vezin) arayan atalarımız, her nazmda da iyi bir şiir olma özelliği aramışlar mıydı? Acaba divanları dolduran yüzlerce, binlerce manzume arasında şairin adını yaşatıp bugüne getiren kaç gerçek şiir yer almaktaydı? Nazire geleneği içinde bir öncekinin söylediğini daha değişik söyleyen şair gerçekte zenaatkârane bir manzume mi söylediğini, yoksa sanatkârane bir şiir mi söylediğini düşünüyordu?

Her şair, hiç şüphesiz manzumesinin iyi bir şiir olmasını, muhatabına kuvvetli heyecanlar vererek onu ayrı bir ruh haline taşımayı ister ve bunun için çabalar. Üstelik, yalnızca nazm özellikleri taşıyan sıradan beyitlerin çok kolay unutulacağının da farkındadır. Eskilerin "bikr-i mana (özgün anlam)" veya "reh-i nârefte"ye (orijinal söz veya üslup) önem vermeleri bu yüzdendir. Onlar kendileri telaffuz etmeseler de, -bize göre-, her manzumenin gerçek bir şiir olamayacağının farkındaydılar. Nazire (önceki bir şiire benzeyen yeni bir şiir) yazdıklarında üstatlarına (önceki şiirin sahibine) karşı bir hürmet ve saygı gösterisinde bulunduklarını söylemeleri bu yüzdendir. Yani başarılı olunca üstadı geçmiş olmanın gurur ve onurunu yaşayacak ama yeterince başarılı olamadıkları vakit üstada hürmet için şiir yazmış olacaklardır.

Bugün biliyoruz ki bir söze sırf vezinli ve kafiyeli olduğu için şiir denilemeyeceği gibi vezinsiz ve kafiyesiz olduğu için de şiir değildir denilememektedir. Şairane bir fikir veya his, ister vezinli ister vezinsiz olsun, ister dörtlük ister beyit halinde söylensin, şiirin ta kendisidir. Burada önemli olan iç (his, fikir) ile dışın (lafız, şekil) uyumudur. Güzel bir söz, çekici bir fikri ifade ediyorsa onun vezni veya kafiyesi, türü veya şekli yalnızca bir vasıtanın adıdır. Nitekim Cenap Şahabettin şiir için "Güzel bir fikir veya güzel bir hissin mahfaza-i lafziyyesi" ifadesini kullanır. Bu durumda bir şiir için iyi bir nâzımdan öte usta bir şaire ihtiyaç görülür. Ben, atalarımızın tam da böyle düşündüklerini sanıyorum. Çünkü o vakit divanları dolduran sıradanlaşmış şiirlerin içindeki unutulmayacak beyitler öne çıkacak ve şairin adıyla yaşamış olacaktır. Nitekim eski şairlerin manzumelerinden ziyade beyitlerinin dillere peleseng olması bu yüzdendir...

İskender PALA

DEVAMI>>>

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınız Türkçe yazım kurallarına uygun olduğu için;hakaret içermediği için teşekkürler

Add to Technorati Favorites